Müddessir Suresi Türkçe Meali
Ey örtünüp bürünen (Peygamber!)
Kalk da uyar.
Rabbini yücelt.
Nefsini arındır.
Şirkten uzak dur.
İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma.
Rabbinin rızasına ermek için sabret.
(8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
(8-9) Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür.
Kâfirler için hiç kolay değildir.
Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.
(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.
Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.
Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.
Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!
Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.
Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.
(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
“Bu, ancak insan sözüdür.”
Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.
Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
Geride bir şey koymaz, bırakmaz.
Derileri kavurur.
Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkâr edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü’minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, “Allah, örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi” desinler. İşte böyle. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
(32-37) Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir.
Herkes kazandığına karşılık bir rehindir.
Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka.
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: “Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?”
Onlar şöyle derler: “Biz namaz kılanlardan değildik.”
“Yoksula yedirmezdik.”
“Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.”
“Ceza gününü de yalanlıyorduk.”
“Nihayet ölüm bize gelip çattı.”
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar?
(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
(50-51) Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler.
Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar.
Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.
Artık kim dilerse ondan öğüt alır.
Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.